Yeni bir çağın başlangıç yıllarını yaşıyoruz. Sınırların olmadığı, kalıpların kırıldığı, akışkan, esnek bir çağ...
Bir yandan daha tutucu, katılaşan bir dünya görünümü, diğer yandan eş zamanlı olarak da ülke, milliyet, ırk ve cinsiyet sınırlarının olmadığı bir anlayışa açılan yıllar...
Son dönemde modada da etkileri hissedilen, önceleri unisex, sonra androjen gibi tanımlamalarla cinsiyet sınırlarının belirsizleşmesinin izleri görülmekteydi zaten.
Modayla feminizmin çıkış noktaları her ne kadar birbirine karşıt olsa da ‘feminizm’ çoğunlukla moda olup olmamasıyla gündeme geliyor veya gidiyor.
Son birkaç yıla kadar modası nispeten geçmiş bir kavram sayılabilecekken, yine ‘moda’nın etkisiyle moda oldu diyebiliriz.
Bir yandan yeni model bir feminizm tanımı yapılırken ve hatta feminizm tekrar ‘moda’ ve ‘popüler’ olurken, aslında cinsiyetler ötesi bir algı da iyiden iyiye yerleşmekte.
Kim Kardashian’ın olimpiyat şampiyonu atlet babası Bruce Jenner’in, ameliyat sonrası Caitlyn Jenner olarak yer aldığı bomba Vanity Fair kapağı ve röportajının ardından ESPN ödül töreninde aldığı Arthur Ashe cesaret ödülü sonrasında yaptığı konuşması da, özellikle geçtiğimiz günlerde tüm eyaletlerinde eşcinsel evliliği yasallaştıran kanunun kabul edildiği Amerika’da yeni bir toplum bilincine işaret etmekte.
Her ne kadar Caitlyn, yine kadınların makûs talihi ve modanın en önemli motivasyonu olan ‘güzellik ve stil’ ekseninde giydiği ve tam not alan Versace elbisesiyle değerlendirildiyse de, yaptığı konuşma da bir o kadar etkileyici ve önemli bulundu.
Yine son dönemin en ünlü transseksüel modeli Andrej Pejic’in podyumlardan sonra kitlesel şöhret anlamına da gelen kozmetik firması ‘Make up Forever’ ın ilk transseksüel yüzü olması da son gelişmelerden biri.
En son olarak da merkezi Tayland olan Apple mankenlik ajansının Los Angeles’ta, ilk kez tümüyle transseksüellerden oluşan bir portfolyo sunması gündemde.
Bangkok’da, kadın-erkek-çocuk ve transseksüel alt bölümleriyle hizmet veren ajans, Los Angeles şubesini tamamen transseksüel modellere ayıracak.
Ajansın amacı, sadece ‘marjinal’ olarak tanımlanan markalar ve tasarımcılar arasında değil, yüksek moda yani ‘high fashion’ alanında da transseksüel modellerin saygı ve rağbet görmesi için çalışmak.
Yani bir transseksüel model, işinde iyi ise cinsiyet tercihinin dikkate alınmaması ve objektif olarak değerlendirilmesi önemli. Bunun için de toplum algısının değişmesi...
Bunun en etkili yolu da kitlesel ve ticari marka ve ürünlerin reklamlarında yer alarak sosyal boyutta bir normalleşme sağlayabilmek.
Facebook’un önceleri sadece kadın ve erkek seçeneklerinden oluşan ‘cinsiyet’ bölümüne 58 adet daha cinsiyet tanımı eklemesi de sosyal algı ve bilincin normalleşmesi açısından oldukça önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Yani aslında gelinen nokta son günlerde ‘gender fluid’ olarak tanımlanmaya başlayan, transeksüellikten de öte bir ‘cinsiyet belirsizliği’ kavramı.
Top model Cara Delevigne, şarkıcı Miley Cyrus gibi ünlü figürlerin zaman zaman kadın veya erkek sevgilileriyle toplum önündeki birliktelikleri de bu yeni kavramın örneklerinden.
Amerika’da bazı liberal okullarda da gençler tuvaletlerde veya hitap sıfatlarında ikiye bölünmüş zorlamalardan rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Ve yeni uygulamalar başladı bile.
Ece Sükan / hürriyet.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder