Müge Onan, 9 yıldır mücevher sektöründe çalışıyor. Gilan, Tiffany & Co., Damas gibi uluslararası markalarda üst düzey yöneticilik yaptı, Garrard, Stephen Webster gibi dünyaca ünlü markalara danışmanlık verdi. Ve sonunda dayanamayıp kendi markası Monan’ı yarattı. “Kendimi bildim bileli tasarıma ve sanata büyük tutkum oldu. Moda tasarımı eğitimi aldım, resim, seramik, heykel gibi güzel sanatların birçok dalıyla uğraştım. Mücevher işçiliğinin bir sanat olduğuna inandığım için bu sektöre girdim. Bu değerli sanat için tasarım yapmaya başlamam için de yaklaşık 10 yıl sektörde çalışmam gerekti. Hamdım, piştim yani...”
Müge Onan’ın markası ‘Monan’ doğal ve değerli taşların temeli üzerine oturmuş bir marka. “Aynı insan DNA’sı gibi her değerli taşın da bir DNA’sı var. Birbirlerinden farklılar. Bu yüzden sıradışı büyüklükte ve değerde taşları kullanmaktan kaçınmayacak kadar cüretkâr olabiliyoruz” diyor.
Müge Onan o kadar büyük karat değerli taş kullanıyor ki piyasada adı ‘deli’ye çıkmış durumda. Bunun ticari bilinçle yapılan bir şey olmadığını söylüyor: “Aslında ne kadar büyük karatta ve nadir bulunan kalitede bir taşın üzerine tasarım yaparsanız o tasarımın taşı nedeniyle de değeri daima korunuyor. Sadece taşa yatırım yapan ve bu yatırımla ciddi paralar kazanan insanlar var. Deli demelerinin bir diğer sebebi de Türk müşteri tarafından çok da bilinmeyen opal, spinel gibi değerli taşları sıkça tasarımlarımızda kullanmamız. Anlamazlar diyen çok oldu ama kimseyi dinlemeden attığımız cesur adımlar uluslar arası anlamda ciddi talep görmemize neden oldu. Cüretkârlığımız imzamız haline geldi.”
PIRLANTA BİLGİMİZ ZAYIF
Oyuncu Nur Fettahoğlu da markanın hayranlarından.
Dünyada taş konusunda en güvenilir firmalarla çalışıyor. Bir taşı bulmak için aylarca gezdiği oluyor. Ve bazen aradığını bulamayarak geri dönüyor, sabırla beklemeye devam ediyor. Mücevheri bilen ve anlayan kadınlara hitap ettiğini itiraf ediyor. “Cesur ve yeniliğe açık olmazlarsa beraberliğimiz mümkün olmaz” diyor.
‘Once Upon A Time’ adlı koleksiyonunda masallardan ilham alıyor. Prenses gibi hissetmek isteyenlere tasarlıyor. ‘Black Kingdom’ koleksiyonu Yin Yang felsefesinden ilham alıyor. Her şeyin birbirinden ayrılmaz karşıt kutupları olduğunu bize tekrar hatırlatıyor. ‘Ode To Colors’ koleksiyonunda da doğanın bize hediye ettiği değerli taşların renklerinden ilham alıyor. Doğanın renklerine ve değerli taşlara bir nevi saygı duruşunda bulunuyor. Fiyatlar 1.500 TL’den başlıyor. Koleksiyonunun yüzde sekseni limitli ve tek bir adet üretilen tasarımlar.
Markanın en değerli tasarımı karat açısından Kaşıkçı Elması ile yarışacak değerde. Orta taşı 12.5 karat bir elmas olan ‘Queen Necklace’ kolyenin, toplam taş ağırlığı yaklaşık 38 karat. Fiyatı 1.500.000 TL.
Onan’a uzun yıllar mücevher sektöründe çalışmış biri olarak Türk kadınının neden ve nasıl bir içgüdü ile değerli mücevher aldığını soruyorum. Cevabı markasının ölü yatırım olduğunu hissettirecek cinsten: “Türkiye’de çok ufak bir kesim mücevher konusunda bilinçli ve zevk sahibi. Bu kişiler zaten önemli dünya markalarının da müşterileri. Ama çoğu Türk kadınının pırlanta bilgisi bile çok zayıf. Safir, zümrüt, rubi gibi taşlarla ilgili bilgileri tamamen yanlış. Opal, spinel, turmalin gibi taşları ise neredeyse tanımadıklarını, değerlerini bilmediklerini söyleyebilirim. Ve en önemlisi el işçiliğine önem vermiyorlar veya ayırt edemiyorlar. Halbuki sayıları gittikçe azalan el işi mücevherler tüm piyasayı saran ucuz makine işçiliğinin yanında inanılmaz değerli.”
Peki ‘kime satıyor’ derseniz... Ruslar, Azeriler ve Araplar, Avrupa’dan da Fransız ve Almanlar markaya ilgi gösteriyor. Amerikalılar ise Osmanlı saray işçiliğini modern çizgiyle birleştiği Black Kingdom tasarımlarını seviyormuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder